İhsan Taş: Telif Yasasının Önündeki En Büyük Engel Başrol Oyuncularının Astronomik Ücret Talepleri
DEÜ’lü Uzmandan Yeni Eğitim-Öğretim Yılı Öncesi Uyarılar: Okula Yeni Başlayacak Çocuklar İçin Doğru Yaklaşım Kritik Öneme Sahip
06.09.2025 - Cumartesi 08:14
2025-2026 Eğitim ve Öğretim Dönemi 8 Ekim’de başlıyor. Milyonlarca öğrenci ders başı yapmaya hazırlanırken, bu yıl ilk kez okula adım atacak çocuklar için ailelerin doğru yaklaşımı büyük önem taşıyor. DEÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Remzi Oğulcan Çıray, özellikle anasınıfı ve 1. sınıf öğrencilerinin okula uyum sürecine dikkat çekerek ebeveynlere önemli tavsiyelerde bulundu.
Dr. Remzi Oğulcan Çıray, çocukların okul sürecine adapte olma süreçlerinde sık sık yapılan hatalara dikkat çekti. Özellikle ilk kez okula gidecek çocukların okula, arkadaşlarına ve derslere adaptasyon sürecinde ebeveynlerin yapması gerekenleri tek tek sıralayan Çıray, “Okula başlama süreci, özellikle anasınıfına ya da birinci sınıfa adım atan çocuklar için önemli bir gelişimsel dönüm noktasıdır. Bu süreçte çocuğun duygusal olarak hazırlanması, güven duygusunun desteklenmesi ve düzenli bir rutine geçişi oldukça önemlidir. Okul başlamadan önce yapılacak küçük hazırlıklar, süreci oldukça kolaylaştırır. Yaz döneminde bozulan uyku ve yemek düzeninin, okul başlamadan bir süre önce yavaş yavaş düzeltilmesi çocuğun daha az zorlanmasını sağlar. Çocuğun okula başlamadan önce okul binasını görmesi, sınıfına girmesi, öğretmeniyle tanışması ve orada oyun oynayabilmesi de kaygıyı azaltır,” dedi.
“ÇOCUKLAR EBEVEYNLERİNİN KAYGILARINI KOLAYLIKLA HİSSEDER”
Ebeveynlerin kaygılarını okula ilk kez başlayacak çocuklarına yansıtmamaları gerektiğini vurgulayan Çıray, “Bu dönemde anne-babaların, okulun ne olduğunu ve neden gidildiğini çocuklarına basit, anlaşılır ve olumlu bir dille açıklamaları gerekir. Çocuğun ‘okulda yeni şeyler öğreneceği, arkadaşlar edineceği ve oyun oynayacağı’ vurgulanmalı, sürece dair belirsizlik azaltılmalıdır. Okulun ilk günlerinde ebeveynlerin en önemli rolü güven verici ve tutarlı bir duruş sergilemektir. Çocukla vedalaşırken kısa, net ve kararlı bir şekilde ayrılmak gerekir; uzun ve duygusal vedalar çocuğun kaygısını artırır. Anne-babaların sakin, güven veren bir tavır içinde olmaları çok önemlidir çünkü çocuklar ebeveynlerinin kaygılarını kolaylıkla hisseder. İlk günlerde zorlanılsa bile çocuğun okula düzenli olarak devam etmesi sağlanmalıdır, bir-iki gün ara vermek alışma sürecini daha da zorlaştırabilir. Ev ortamında da çocuğun sürece uyumunu desteklemek mümkündür. Okul sonrası oyun, dinlenme ve ödev için düzenli zamanlar yaratmak, çocuğa güvenli bir çerçeve sunar. Çocuğun çabasının övülmesi, başarıya değil gayrete odaklanılması özgüvenini pekiştirir. Her çocuğun uyum sürecinin farklı olduğu unutulmamalıdır. Bazı çocuklar birkaç gün içinde okulu benimserken, bazıları daha uzun süre desteğe ihtiyaç duyabilir. Bu süreçte kıyaslamalardan kaçınmak, sabırlı olmak ve çocuğun bireysel hızına saygı göstermek gerekir,” diye konuştu.
“ANNE-BABALARIN, ÇOCUĞUN DUYGULARINI ANLAMAYA ÖZEN GÖSTERMESİ ÖNEMLİ”
Çocukların sosyal, duygusal, zihinsel ve fiziksel anlamda okula hazır olmasının kritik olduğunu belirten DEÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Remzi Oğulcan Çıray şunları söyledi:
“Okula hazır olma süreci bütüncül bir gelişim basamağıdır. Sosyal açıdan, çocuğun akranlarıyla iletişim kurabilmesi, oyun kurabilmesi ve paylaşabilmesi önemlidir. Bu beceriler, anaokulu döneminde grup oyunları, ortak etkinlikler ve yaşıtlarla zaman geçirerek gelişir. Ailelerin çocuklarına akran ilişkilerini deneyimleyebilecekleri fırsatlar sunmaları bu açıdan çok faydalıdır. Duygusal açıdan, çocuğun temel ayrılık kaygısını tolere edebilmesi, kendini ifade edebilmesi ve hayal kırıklıklarıyla başa çıkmayı öğrenmesi gerekir. Bunun için anne-babaların çocuğun duygularını anlamaya, kabul etmeye ve güvenli bir şekilde sınır koymaya özen göstermesi önemlidir. Kısa süreli ayrılıklara alıştırmak, duygularını kelimelerle ifade etmesine destek olmak ve başarıya değil çabaya odaklanan bir yaklaşım sergilemek çocuğun duygusal dayanıklılığını artırır. Zihinsel açıdan, dikkatini bir süre odaklayabilmek, yönergeleri takip edebilmek, temel kavramları (renk, şekil, sayı, karşıtlıklar gibi) bilmek okula hazır oluşun önemli göstergelerindendir. Çocuğun bu becerileri kazanabilmesi için evde masal kitapları okumak, soru–cevap oyunları oynamak, birlikte günlük yaşamı planlamak (örneğin, önce kahvaltı yapacağız, sonra parka gideceğiz) gibi etkinlikler yararlıdır. Fiziksel açıdan ise çocuğun kendi başına tuvalet ihtiyacını karşılayabilmesi, basit öz bakım becerilerini (el yıkama, giyinme, yemek yeme) yerine getirebilmesi, kalem tutma, kesme–yapıştırma gibi ince motor becerilerini ve koşma, tırmanma, zıplama gibi kaba motor becerilerini kazanmış olması önemlidir. Bu nedenle çocukların evde sorumluluk almasına izin vermek, hareketli oyunlar ve el becerisi gerektiren etkinlikler sunmak çok değerlidir.”
“UYUM SÜRECİNİN ZAMANA YAYILAN BİR SÜREÇ OLDUĞU UNUTULMAMALI”
“Okula uyum döneminde ebeveynlerin en sık yaptığı hatalardan biri kendi kaygılarını çocuğa yansıtmalarıdır,” diyen Çıray, çocuğun üzerinde gereksiz yük oluşturmaktan kaçınılması gerektiğini belirterek, “Anne-baba, çocuğun ayrılmakta zorlanacağını düşündükçe bu kaygı çocuğa da geçer; çocuk aslında kendi duygusundan çok ebeveynin tedirginliğine tepki verir. Özellikle ilk günlerde ağlayarak vedalaşmak ya da kararsız davranmak çocuğun güvende hissetmesini zorlaştırır. Bir diğer sık hata, vedaları uzatmaktır. Bazı aileler çocuğun daha kolay ayrılacağını düşünerek uzun uzun sarılır, sözler verir ya da ‘biraz daha bekleyeyim’ diye sınıfın kapısında kalır. Bu durum çocuğun ayrılığı daha da zor yaşamasına neden olur. Oysa kısa, net ve kararlı bir veda çocuğun güven duygusunu pekiştirir. Ebeveynlerin sıkça düştüğü bir başka yanılgı, çocuğun tepkilerini küçümsemek ya da kıyaslamaktır. ‘Koca çocuk oldun, ağlanır mı?’, ‘Bak diğerleri hiç ağlamıyor!’ gibi sözler, çocuğun hem duygusunu değersizleştirir hem de özgüvenini zedeler. Çocuğun duygusunu kabul etmek, ‘Biliyorum zorlanıyorsun, ama zamanla kolaylaşacak,’ gibi güven verici ifadeler çok daha işlevseldir. Bazı aileler ise okula gitmeme konusunda taviz vermektedir. ‘Bugün gitme, yarın başlarsın,’ ya da ‘Hastaymışsın gibi davranalım,’ şeklinde esnemeler, çocuğun okula karşı kaygısını pekiştirir ve uyum sürecini uzatır. Tutarlı olmak, okulun hayatın düzenli bir parçası olduğunu çocuğa hissettirmek çok önemlidir. Bunların yanı sıra, aşırı beklenti ve baskı da sık görülen hatalardandır. Çocuğun hemen arkadaş edinmesini, derhal uyum sağlamasını ya da derslerde başarı göstermesini beklemek onun üzerinde gereksiz bir yük oluşturur. Çocuğun uyum sürecinin zamana yayılan, kişisel bir süreç olduğu unutulmamalıdır,” ifadelerini kullandı.
OKUL KORKUSU VE KAYGISI
Okul korkusunun en sık görülen belirtilerini de paylaşan Çıray, “Sürekli karın ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel şikayetler artıyorsa okul kaygısından söz edilebilir. Çocuğun duygularını küçümsememek, okuldan tamamen uzak tutmamak gerekir. Bu durumda öncelikle çocuğun duygusunu anlamaya çalışmak ve kaygısını küçümsememek çok önemlidir. ‘Ağlanacak bir şey yok!’ gibi ifadeler yerine ‘Zorlandığını anlıyorum, birlikte aşacağız,’ gibi destekleyici cümleler daha işlevseldir. Çocuğun okuldan tamamen uzaklaştırılması yerine, düzenli ve kısa süreli de olsa okulda bulunması sağlanmalıdır. Gerekirse öğretmenle iş birliği içinde, çocuğun kendini güvende hissedeceği bir düzen oluşturulabilir. Bu süreçte ebeveynin sakin ve kararlı olması, çocuğa güven verir. Okula uyum süreci; sabır, anlayış ve iş birliği ile başarıyla tamamlanabilir,” diye konuştu.
ÖĞRETMENLERE DE GÖREV DÜŞÜYOR
Çıray, son olarak, öğretmenlerin sürecin en önemli destekçisi olduğunun altını çizerek, çocuklara güven verici tutum sergilemelerini, bireysel farklılıkları gözetmelerini ve ailelerle sürekli iletişim halinde olmalarını önerdi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı